Bloglarımız

Nâzım Hikmet’in Şiirlerinde “Umut”

Sude KARAGÖL

ama umudu var büyük insanlığın

                                       umutsuz yaşanmıyor.”


Giriş

            Nâzım Hikmet, 14 Ocak 1912’de Selanik’te doğmuştur. Komünizmi benimsemesinden dolayı hayatının çoğu yılını sürgünde ya da hapishanede geçirmiştir. Toplumcu gerçekçi edebiyat anlayışına sahip olan Nâzım Hikmet açlık, acı, özlem, yoksulluk ve umut gibi kavramları şiirine konu edinmiştir. Bireysel konuları işlediği şiirlerinin yanında toplum sorunlarına da sık sık yer vermiştir.

Nâzım Hikmet, savunduğu ideolojik düşünce sebebiyle edebiyat camiasında sık sık eleştirilere maruz kalmıştır. Cumhuriyet gazetesiyle başlayan ve sonrasında Tan gazetesinde bir süre daha devam eden tartışmada eski dostu Peyami Safa ile karşı karşıya kalmıştır. Peyami Safa’nın, Nâzım Hikmet’e “sürü adamı” yakıştırması da Nâzım Hikmet’in savunduğu bu ideoloji nedeniyledir.

Nâzım Hikmet şiirlerine her ne kadar umut kavramını yerleştirmiş olsa da yaşadığı hayat zorluğundan dolayı zaman zaman umutsuzluğa kapıldığı da görülmektedir. “Aradıkların” şiirinin bir bölümünde geçen “Fasulya gibi yaşıyorum son zamanlarda kuru fasulya gibi kuru fasulyanın pilakisi yapılır benden o da yapılmaz” (s. 1817)ifadelerinde de görüldüğü üzere umut ile umutsuzluk arasında duygu geçişleri yaşadığı açıktır. Nâzım Hikmet’in umudu konu edindiği on yedi şiiri vardır. Bunlar “Şarkılarımız”, “Hiçbir Ağaç Böyle Harikulâde Bir Yemiş Vermemiştir”, “Ses”, “Mesaj”, “Umut”, “Büyük İnsanlık”, “Feryâd-ı Vatan”, “İnandık”, “Nikbinlik”, “Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü”, “İstihsal Aletleri ve Biz Yahut Merih’e Uçacak Zafer”, “Cevap No 3 Bir Komik Âdem”, “Taranta-Babu’ya Beşinci Mektub”, “Piraye İçin Yazılmış Saat 21-22 Şiirleri”, “Rubailer”, “Yine de İyimserlik” ve “Güneşi İçenlerin Türküsü” adlı şiirlerdir.

Şairin umudu simgeleyen şiirleri toplum için umut ve kendisi için umut olmak üzere iki başlık altında incelenebilir.

Toplum İçin Umut

            Nâzım Hikmet’in topluma umuttan bahsettiği şiirlerin sayısı on ikidir. Bu şiirlerin adları şu şekildedir: “Şarkılarımız”, “Hiçbir Ağaç Böyle Harikulâde Bir Yemiş Vermemiştir”, “Ses”, “Mesaj”, “Umut”, “Büyük İnsanlık”, “Feyad-ı Vatan”, “İnandık”, “Nikbinlik”, “Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü”, “İstihsal Aletleri ve Biz Yahut Merih’e Uçacak Zafer”, “Güneşi İçenlerin Türküsü”. Toplumcu gerçekçi olan Nâzım Hikmet için umut önemli bir konudur. Çünkü umudunu kaybeden insan amaçsız ve faydasız insan demektir. Nâzım Hikmet yaşadığı sürgün ve hapis hayatına rağmen hiçbir zaman umudunu yitirmemiştir.

 “[…]

   Akın var

         güneşe akın!

 Güneşi zaptedeceğiz

          güneşin zaptı yakın!

Düşmesin bizimle yola:

evinde ağlayanların

                          göz yaşlarını

                                  boynunda ağır bir

                                                        zincir

                                                          gibi taşıyanlar!

Bıraksın peşimizi

             kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!” (s. 26).

1924 tarihli “Güneşi İçenlerin Türküsü” şiiri başkaldırış, sesleniş ve umut içermektedir. Öyle ki bu şiir sadece Nâzım Hikmet ile sınırlı kalmamış onun vefatı sonrasında da aynı ideolojiyi benimseyen insanlar tarafından adeta bir marş halini almıştır. Şair, bu düşünce sistemi kavgasında umudun önemli olduğunu, umutsuzluğa yer olmadığını vurgulamaktadır.

Nâzım İçin Umut

            Nâzım Hikmet, toplum için umut aşılayan şiirler yazdığı kadar kendi için de yazmıştır. Zor geçen yıllarında hayatta tutunacak bir sebep aramış ve bulmuştur. Gerek aşk hayatı gerekse insan ilişkileri hep bir noktadan umut barındırmaktadır. Taranta-Babu’ya yazdığı mektuplarda bile kurgusal bir düzenin içine umudu, inancı yerleştirmiştir. Nâzım Hikmet’in umudu daha bireysel düzlemde ele aldığı beş şiiri bulunmaktadır. Bunlar “Cevap No 3 Bir Komik Âdem”, “Taranta-Babu’ya Beşinci Mektup”, “Piraye İçin Yazılmış Saat 21-22 Şiirleri” ve “Rubailer”, “Yine de İyimserlik” adlı şiirlerdir.

“Geçmiş günün hasretini çekmem

                                   – yalnız bir yaz gecesi bir yana –

ve gözümün son mavi pırıltısı bile

                                               gelecek günün müjdesini verecek sana …” (s. 742).

Değerlendirme

Nâzım Hikmet Türk şiirinde büyük bir öncüdür. Özellikle toplumcu gerçekçi şiir anlayışında hem döneminin hem de kendinden sonrakilerin lideri konumundadır. Komünizm savunucuları için de onun şiirleri başat örnek olarak var olmuştur. İnsanlar onun şiirleriyle inançlarını desteklemişlerdir. Yaşadığı dönemde eleştirilere, haksızlıklara ve mahkûmiyetlere maruz kalan Nâzım Hikmet şartlar ne olursa olsun umudunu canlı tutmayı başarmıştır.

Kaynakça

Nâzım Hikmet (2008). Bütün Şiirleri. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir