Sude KARAGÖL*
“Fakat rahatlığın dışarı hayatta değil, kafatasımızın içinde olduğunu bilseydi, tevekkül ederdi” (s.175).
Romanın Özeti
Olay örgüsü Mebrure’nin Yunan işgalinden iki sene sonra Anadolu’dan İstanbul’a gelmesiyle başlamaktadır. Tek amacı kaybolan babasını bulmaktır. Bu süreç boyunca akrabası Nazmiye Hanım’ın evinde kalır. Anadolu hayatına alışkın olan Mebrure Şişlideki konağa ayak uyduramaz. Yaşanan entrikalara, kadınların hayat tarzlarına ve düşünce yapılarına yabancı kalır ve Behiç’in yeni hedefi haline gelir. Nevin sözleriyle, Behiç davranışlarıyla kandırmaya çalışır. Mebrure sık sık Muhacirin’e gider ve babasından haber almaya çalışır. Bu zaman zarfında Nadir ve Fahri yol arkadaşı olurlar. Konaktakilerin sahte davranışlarına kanmaması için uyarıda bulunurlar. Fahri, Mebrure’yi yakından tanıdıkça ona aşık olmaya başlar. Behiç durumu fark eder ve Nevin ile konuşur. Nevin Mebrure’yi konakta tek yakaladığı anda Behiç ile evlenmesi gerektiğini, bu sayede Anadolu’da babasını birlikte arayabileceklerini söyler. Tek amacı babasını bulmak olan Mebrure bu fikri etraflıca düşüneceğini söyler. Nevin haberi bütün konağa yayar ve hazırlıklar başlar. Behiç’in metresi Belma durumu öğrenince hastalanır ve gerçekleri anlatmak için Mebrure’yi görmek ister. Nadir Muhacir’de Mebrure’yi bulur ve getirir. Belma hasta yatağında kötü bir halde Behiç ile olan birlikteliğinden bahseder. Altı yıl süren bu birliktelikte hamile kalır ve bebek hasta doğar. Behiç bebeği hiçbir zaman istemez ve öldürür. Belma yıllarca sakladığı sırrı mektupta yazar ve bebeğin gömüldüğü yeri belirtir. Mebrure’den son isteği konaktaki herkesten uzak durması ve mektubu jandarmaya vermesidir. Belma ilaç içerek intahar eder. Gün yüzüne çıkan mektup sayesinde Behiç yakalanır ve konaktakilerin gerçek yüzü ortaya çıkar. Bütün bu kötü olaylardan sonra Mebrure babasının yanına Fahri ile gitmeye karar verir.
Romanda Anlatıcı
Sözde Kızlar romanı ilahi bakış açısıyla yazar anlatıcı tarafından anlatılmaktadır. “Genç kız, gecenin esmer ve titrek havası içinde, gözlerini kırparak, düşünceli ve hülyalı yürüyor, hislerini gizliyordu” (s.113). Yazar romanında karakterlerin iç dünyasını, çatışmalarını okuyucuya yansıtmaktadır. Dönemin tasvip etmediği yaşam tarzını, kadınların hareketlerini “Sözde Kızlar” adı altında toplayarak karakterler üzerinde eleştirilerde bulunmaktadır.
Romanın Zamanı
Vaka Zamanı
Vaka zamanı olarak 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgal etmesi baz alınmaktadır. Yazar romanda iki sene sonra Mebrure’nin babasını aramaya İstanbul’a gelmesini ve devamında gelişen olayları anlatır. İşgalden sonra Mebrure’nin iki senelik yaşamı şu şekilde anlatılmaktadır: “Evet. Yunanlılar girdikten sonra casus diye babamı yakalamak istediler, fakat babam bunu duyunca bize haber vermeden ortadan kayboldu, mağazasını ve beni arkadaşından birine bıraktı, halbuki Yunanlılar babamın arkadaşını da yakaladılar, mağazamızı zapt ettiler, beni de tevkif edeceklerdi, kaçtım, güç halle binlerce zahmetlerden sonra Bursa’ya gittim, merhum annemin üvey dayısı Hüseyin Bey’in yanında kaldım, Hüseyin Bey de..” (s.19).
Anlatma Zamanı
Anlatma zamanı Mebrure’nin İstanbul’a gelişi ile başlamaktadır. Yazar bu zamanı şu şekilde ifade eder: “Gece yarısına birkaç dakika vardı” (s.7). Romanda olaylar kış mevsiminde gerçekleşmektedir. Behiç’in Mebrure’ye araba gezisi teklifi ettiğinde havanın durumu bize romanda Anlatma zamanı açısından ışık tutar. “Hırçın bir hava yüzlerine çarptı. Gökyüzü simsiyah, bulutlu, rüzgar, sert yağmur taneleri her tarafa savuruyor, ağaçları korkunç bir çatırtı ile sallıyor, nefes tıkıyordu” (s. 140).
Yazma Zamanı
Peyami Safa’nın Sözde Kızlar romanı 1922 yılında Sabah Gazetesinde tefrika edilmiştir. Yazar romanında dönemin kadınlarının yaşam biçimlerini eleştirmektedir.
Romanda Mekan
Dış Mekan
Romanda dış mekan olarak kullanılan yerler: Davutpaşa, Beyoğlu, Taksim, Beyazıt, Nadir’in evi ve Çamlıca gezintisinden bahsedilmektedir. Nadir’in evi şu şekilde anlatılmaktadır: “Nadir’in evi Şehzadebaşı’nda idi. Vefa’ya inen sokaklardan birinde, üç katlı yüzü kararmış, pencereleri geniş, büyük bir eski Türk evi” (s.75). Mebrure’nin konaktan uzaklaşıp rahatlamak için geldiği, Fahri ve Nadir ile derin sohbetlerin yapıldığı evdir. Yazar açısından bu ev toplanma ve değerlendirme mekanı olarak yansıtılmaktadır.
İç Mekan
İç mekan olarak en çok bahsi geçen üç önemli yer vardır. Köşk, Belma’nın ve Nadir’in evidir. Köşk olayların gerçekleştiği, yazarın eleştirdiği yaşam tarzını anlattığı mekandır. Belma’nın evi, köşk yaşamına girmek isteyen kendi cemiyetini beğenmeyen kızın hayatta yapabileceği yanlışları anlatmak açısından önemli bir mekandır. Nadir’in evi ise tasvip ettiği insan yaşamını ve sadeliği anlamaktadır. Köşk şu şekilde anlatılmaktadır: “Mebrure de ayağa kalktı, buzlu ve renkli camekanlarla yanları ve üstü örtülü küçük bir taşlıktan köşke girdiler. Burası, hasır bahçe masası ve koltuklarıyla, iki köşesinde boynu bükük, uzun palmiye saksıları duran zarif bir methaldi. Duvarda raketler asılı idi”(s.20). Belma’nın evi: “İçeriye girdi. Karanlık, basık tavanlar, inişli yokuşlu taşlıkta bir iki adım attı. Soğanla karışık keskin bir yağ kokusu genzini yakmıştı”(s. 85). Nadir’in evi: “Bu odaya bomboş demeye engel olan üç parça eşya şunlar. Ortada mustatil, uzun, siyah örtülü bir masa. Üstünde, lacivert abajurlu, parlak bir madenden lamba. Dört sandalye, bir köşede yayvan bir minder. Duvar boylu boyunca gömülmüş büyük bir camekanlı hücre, hep kitap dolu. Sade, beyaz tül perdeler. Duvarda Nadir’in pastelle yapılmış çerçevesiz bir portresi” (s.76).
Romanın Kahramanları
Romanda kullanılan kahramanların yansıttığı karakterleri iki başlık altında incelenebilir. Yazarın eleştirdiği Sözde Kızlar ve Köşk mensubu erkekler, tasvip ettiği Anadolu insanını yansıtan, namus, din ve edep bilen kesim olarak değerlendirilebilir.
Anadolu İnsanı
Mebrure: Anadolu kadınını yansıtan, dinine bağlı, namuslu ve zarif bir kadındır. Yazarın “Sözde Kızlar” grubuna mensup değildir. Mebrure’nin fiziksel portresi şu şekilde yapılmıştır: “Bu genç kız, sinemanın büyük lambasından gelen keskin ışıkta, sıkı etli, düzgün, biçimli vücudu, siyah gözlerinin koyu parıltısı, muntazam dizlerinin beyazlığı seçiliyor” (s.8).
Nadir: Nadir yazar tarafından: “Nadir Bey… Düyun-ı Umumiye’de memur… Zeki, açık fikirli, münevver bir genç…” (s.61) şeklinde anlatılmaktadır. Nadir milli duygulara sahip, ince fikirli ve yardımsever bir Anadolu insanını yansıtmaktadır.
Fahri: Fahri samimiyeti ve doğallığı bakımından Anadolu insanını yansıtan karakterlerden bir diğeridir. Yazar tarafından Nadir’in fiziksel özellikleri şu şekilde yapılmaktadır: “Bu yirmi yedi, yirmi sekiz yaşlarında, yüzü yanık, gözleri patlak, alnının etleri büklüm büklüm kırışmış, başı, elleri ve ayakları büyük, bütün vücudu titrek, üstü başı dağınık, tuvaletsiz, pantolonu ütüsüz bir delikanlı. Daha ilk sözlerinde bu derece hararetli, samimi, hatta laubali oluşu, bununla beraber, söz söylerken kızaran yüzü, titreyen sesi ile hakikaten bir kız çocuğu hissini veriyordu” (s.80).
Sözde Kızlar ve Salon Beyefendileri
Behiç: Karakter özellikleri olarak Salon Beyefendileri grubuna mensuptur. Yurt dışında yaşamış ve kendi kültürüne uzaktır. Yazar romanında kahramanı, kötü kalbi, bencil ve kibirli tavırları ile yansıtmaktadır. Behiç’in dış görünüşü şu şekilde anlatılmıştır: “Orta boylu, sarışın, küçük ve yuvarlak başlı. Bıyıksız yüzünde uykusuz gecelerin buruşuklukları, mavi gözlerinde tatlı bir zevk yorgunluğu var. Boğazına doğru çekik, yuvarlak çenesinde gurura ve tahakküme istidadı gözüküyor” (s.22).
Nevin ve Nazmiye: Sözde kızlar grubunda olan karakterlerdir. Köşkte eğlenceler, yeni dikilmiş tuvaletler, salon oyunları ile meşguldürler. Belma’nın ölüm haberine kayıtsız kalmış ve önemsiz bir haber gibi davranmışlardır.
Romanda bu gruba mensup olan bir diğer karakterler: Güzide’nin annesi Naciye Hanım, Nafi Bey, Siyret’dir. Kendi kültürlerini unutmuş, batı yaşam tarzını benimsemişlerdir.
Değerlendirme
Sözde Kızlar romanı Anadolu ve İstanbul yaşamındaki farkları okuyucuya sunan, bunun üzerinde değerlendirmelerde bulunup sonuç çıkaran bir romandır. Peyami Safa romanında karakterleri iki gruba ayırmış ve incelemelerde bulunmuştur. Kültürümüz ve doğduğumuz coğrafya genlerimiz gibi hayatımıza kodlanmıştır. Roman kodlanan bu özelliklerimizin, değiştirilmeye çalışıldığında ve değiştirildiğinde ortaya çıkan durum ve olayları anlatmaktadır.
Kaynakça
SAFA, Peyami (1971) Sözde Kızlar Ötüken Yayınları (46. Basım) İstanbul.
* Giresun Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Lisans Öğrencisi (sudekaragol123@gmail.com)